Makale

Makale

İbn Rüşd’de Din, Schelling’de Sanat: Felsefe-Din ve Felsefe-Sanat İlişkilerinin Tarihinde Ortak Felsefi Refleksler

Religion in Ibn Rushd, Art in Schelling: Shared Philosophical Reflexes in The History of Relations Between Philosophy-Religion and Philosophy-Art

İŞLİYEN Halil İbrahim,ÖZTURAN Hümeyra
Yıl 2024, Sayı 18, Sayfalar:61-80

The aim of this article is to elucidate the construction of the philosophy-religion relationship in Ibn Rushd and the philosophy-art relationship in Schelling within the framework of their similarities. It is observed that both philosophers inherited a tension involving philosophy from the preceding era. A pertinent question arises as to whether they share a similar narrative in constructing their philosophies to resolve this tension. From this  perspective, the study examines how Ibn Rushd and Schelling endeavored to resolve this inherited issue and how they harmonized religion and art, which are the sources of this tension, with philosophy. Initially, the nature of the tension faced by both philosophers is succinctly delineated. Following this, a comparative analysis of the philosophical reflexes exhibited by Ibn Rushd and Schelling in their efforts to establish the proposed harmony to resolve this tension is conducted. Our examination concludes that the steps taken by both philosophers form a narrative that can be described as “shared philosophical reflexes.”

Bu makalenin amacı, İbn Rüşd’de felsefe-din, Schelling’de felsefe-sanat ilişkilerinin inşasını, birbirleriyle olan benzerlikleri çerçevesinde ortaya koymaktır. Her iki filozofun da, kendilerinden önceki dönemde oluşmuş, felsefenin taraf olduğu bir gerilimi devraldıkları görülmektedir. Bu gerilimi çözmek üzere felsefelerini inşa ederken benzer bir hikayeye sahip olup olmadıkları bir soru olarak belirmektedir. Bu perspektifle, İbn Rüşd’ün ve Schelling’in, tevarüs ettikleri bu sorunu nasıl çözmeye gayret ettikleri, gerilimin tarafı olan din ve sanatı felsefeyle nasıl uyumlu hâle getirdikleri incelenmiştir. Öncelikle her iki filozofun da yüzleştiği gerilim kısaca özetlenmiş, sonrasında bu gerilimi çözmek üzere sunulan uyumun kuruluşunda ortaya koydukları felsefi reflekslerin aşamaları mukayeseli olarak gösterilmeye çalışılmıştır. İncelememiz neticesinde her iki filozofun da attığı adımların, “ortak felsefî refleksler” olarak nitelendirilebilecek ölçüde benzer bir hikayeyi oluşturduğu sonucuna varılmıştır.